19 Haziran 2010 Cumartesi

Meskensizler


Gözyaşlarım bile sırçaydı, ağzında parçalanırdı
Ellerin sımsıkı kement, avuçlarında boğulurdum

Gece meskenimizdi,
Demir atmıştık en ıssız limanına,
Kimse görmemişti bizi.
Çünkü gece, gölgemizi yemişti.
Ve alır saklardı bizi, örterdi

Ve sen, ellerimi okşardın

Meskensizler, bıçağın keskin yüzünde dans eder hep sevgilim
En çok kanayana verirler ödülü
- Geceyle şaka olmaz çünkü -
Boynumuzda kara bir halat,
Yarasına en çabuk tuz basanın halatını keserler önce
Ama sen dikkat et,
Bıçak, asıl halatını kestiklerinde kanatır sevgilim

Aslında biz, hiç var olmamış şehirlerin kayıp çocuklarıydık seninle
Sığamazdık İstanbul’a
Kaldırımlara iz, barlara yankı olurduk
Ve saklardı gece bizi, örterdi.

Ve sen boynumu okşardın, sesin titrerdi, ıslanırdı

Yağmur yıkardı saçlarımızı
Utanmazdık
Mahalle kahvelerinde oturur, küfrede ede bayat çay içerdik
Hiçbir yere dökülmeyen nehirler akardı içimizden
Yazın bile yaprak tutmayan ağaçlar büyütürdük
Uçmaya çalışırdık,
Oysa birer karıncaydık

En güzel, ucuz şarap içtiğimizde sevişirdik
En güzel, bıçak kanırttığında savaşırdık
Ve en güzel, ölüme bir adım daha yaklaştığımızda severdik
Bıçkın sonların taze tortusuna karışmaktı arzumuz çünkü

Ve sen yüzümü okşardın, yanardı gözlerim

Meskensizler içli olur sevgilim,
Hırçın olan, aktıkları nehirdir
Biz seninle iki kırmızı Japon balığıydık
Akıntıya karşı yüzendik
Ve orospu mangalı gibi körüklemekteydi rüzgar
Ve imansızdı gece

Bizi toplasalardı, dört etmezdik
Seni bozdursalar, beş para etmezdin
Oralar bizim diyarlarımız değildi sevgilim,
Şaklamazdı kırbacın orada
Üstelik sen mertçe ölemezsin bile,
Geceyi terk edemezsin


Ve sen dudaklarımı öperdin, erirdik, karışırdık birbirimize
Bir tuhaf tufanın içinde, öylece.


E.A.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder