19 Haziran 2010 Cumartesi

Mehtap

Martı kanı çisiyor üzerimize
Bir garip, ürkek yağmur indiriyor,
Asude.
Ayın efsunlu damlaları, yağıyor soframızdaki kadehe…

Uyandırmadan geceye düşen titrek gölgesini ayın,
Kurumlu ciğerlerimize küfrettiren
Ve derin
Bir nefeste, yüzüyoruz Boğaz’ı…
Bizler kederli şehrin boynundaki inci,
Bizler bir avuç yorgun ve kırık sedef parçası,
Martının kanadındaki, akşamdan kalma sabah yeli,
Bizler şişede balık,
Bizler, bir kederli Münir şarkısı…

Boğazımızdan buz ılığı akarken damlaları ayın,
Usulca süzülürken damarlarımıza bir beyaz gece,

Uyur mu hiç, iyot kokusu?
Viran kayıkhanenin dibindeki, deniz tozu?

Son Adalar vapuru da geçti,
Bir yetimhane çığlığı gibi
Öttürerek düdüğünü.
Belki de ömrümüzün son vapuru…

İstanbul,
Yanık üflüyor, neyi bu gece.

E.A.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder